Marksizm201: Marksizm ve Ekonomi-Politik
Dr. Ali Rıza Güngen
4 Kasım 2019
Tarih Vakfı
Konunun kendisiyle ilgili bazı sıkıntılarımız var. Marksizm ve ekonomi politik dediğimizde Marksizm ve Marksizm’den mi bahsediyoruz? Her ne kadar Marksizm’in kendisi üzerine tartışmaya bağladığımızda örneğin felsefe eleştirisi, ideoloji kuramı, yabancılaşma anlatısı, bunlar çok önemli katkı sunmuş olsa da, her ne kadar sosyolojinin kurucu figürlerinden biri olarak anılsa ve eleştirilse de, Marksizm dediğimizde klasik siyasal iktisadın eleştirisine değinmek gerekir. Diğer alanlardan katkılar olsa bile klasik siyasal iktisattan söz ediyoruz çoğunlukla. Burada başka türlü sorunlarımız var, yöntem meselesi nedeniyle, kavramlar nedeniyle, bizzat 20. ve 21. yüzyıldaki değişim dönüşümler nedeniyle beraber Marx’ın sürekli eksik bıraktığı ya da Marx’ın daha fazlasını yapacakken yapmadığı bir alan olarak da tarif edilebiliyor. Ben meslekten iktisatçı birisi değilim fakat bu durumun bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Ben bir siyaset bilimci gözüyle siyasal iktisat yapmaya ve siyasal iktisat eleştirisi yapmaya çalışan biriyim.
Klasik siyasal iktisat ne idi ve Marx’ın buradaki katkısı ve eleştirisi neydi? Marksist yöntemin nasıl eleştirilmesi gerekiyor? Para kredi ve hayali sermaye ve kredi tartışmasına, finansallaşma tartışmasına Marksist açıdan nasıl bakılabilir? Zannediyorum şunu vurgulayarak başlamalıyız: Marksizm dediğimizde siyasal iktisattan ziyade siyasal iktisat eleştirisinden bahsediyoruz. Refah ve zenginlik sorusu temel soru. Kimilerine göre 16. yüzyıldan itibaren kimilerine göre daha belirgin bir şekilde 18. yüzyıl sonunda özellikle Avrupa’nın belli başlı bölgelerinde bir refah artışı bir servet birikimi ve zenginlikte çoğalma görülmeye başlandı. Araştırma gündeminin temel sorunsalı bu refahın ve zenginliğin kaynağının ne olduğu ve nasıl yönetilebileceği, çoğaltılabileceği ve değerlendirilebileceği sorularına odaklanmasıydı. Marx’ın kendisinin klasik siyasal iktisadın bir parçası olmasına yönelik hatırı sayılır miktarda akademik çalışma mevcuttur. Bunun nedeni Marx’ın da temel sorunsalı paylaşmasıdır. Marx’ın da temel sorunsalda bahsedildiği üzere refahın ve zenginliğin kaynağının ne olduğuna ve etrafımızda neden bu kadar çok meta görmeye başladığımıza odaklandığını görmekteyiz. Bu durumu Kapital’in ilk cümlesinde de görmekteyiz ‘’Kapitalist üretim tarzının egemen olduğu toplumlarda refah muazzam bir meta birikimi olarak gözükür. Bunun basit bir biçimi tek bir metadır.’’ Dolayısıyla araştırmamıza meta biçiminden başlamalıyız. Buradaki sorun, zenginliğin neden meta birikimi olarak gözüktüğü ve zenginliğin neden sürekli kendisini çoğaltabilen bir zenginlik olarak ortaya çıkmasıdır. Bu sorunlar klasik siyasal iktisadın sorusudur.
Ders notları UNIVERSUS Araştırma Gönüllüsü Şeyma AKCAN tarafından alınmış, UNIVERSUS Araştırmacısı ve Üyesi Mustafa YEĞİN tarafından düzenlenmiştir.
İlk yorum yapan siz olun