Ben aslında bir soruyla başlamak istiyorum. Basit ama bence zor bir soru. Devleti konuşacağız bugün ve Marksizm’in devlete bakışını konuşacağız. Peki devlet nedir, neye devlet diyoruz? Biz burada daha çok modern devleti tartışıyoruz. Konuştuğumuz teorik yaklaşımlar –Marksizm’in kendisi de dâhil olmak üzere- aslında modern kapitalist ulus devleti konuşuyor ve tartışıyor. Devlet nedir ve neden bu kavrama ihtiyacımız var? Bu kavramla bir şeyi anlatmaya çalışıyoruz. Kimileri “aslında bunu böyle yaparak açıklamaktan ziyade bir şeylerin üstünü örtüyorsunuz” diyor, kimileri de “aslında devletin ne olduğu belli, kurumlarıyla ve bürokrasisiyle ordadır” diyor. Biraz genellersek daha Weberyan bir tarif oluyor. Son zamanlarda daha post yapısalcı hatta Marksizm’in içerisinde de yer alan bir düşünce akımı diyoruz. Yani Aslında devlet çok da somut bir şekilde var değildir, bir sürü farklı şeyin bir araya gelmiş haline biz devlet diyoruz. Ama aslında bunu böyle diyerek olmayan bir şeye sahip olmadığı bir gücü atfediyoruz. Bu kavrama çok da ihtiyacımız yok deniyor. Devleti sadece bir fikir olarak tarif eden bu tür yaklaşımlar da var. Ya da bugün de herhalde bizim ayağımızı bastığımız temel zemin olacak olan, devletin esas olarak bir sosyal ilişki olarak tarif ediliyor olması. Devlet sınıfın sınıfa tahakkümünün veya herhangi bir toplumsal grubun başka toplumsal gruplara tahakkümünün aracıdır/aygıtıdır dediğinizde -en kaba biçimde söylüyorum- bir ilişkiden, o ilişkiye dair bir araçtan bahsetmeye başlıyoruz. Bahsettiğim tariflerin hepsi aslında farklı kuramsal yaklaşımlara denk geliyor. Ve bu kuramsal yaklaşımlar aynı zamanda birbirlerinin eleştirilerine de cevap vererek ilerliyorlar.
Marksist devlet teorisinin en temel vurgusu; devleti, kurumlar ve bürokrasiden önce bir sosyal ilişki olarak görmek üzerine kurulu. Burada inşa edilmiş bir yaklaşım var. Aynen Marksizm’in piyasa ve tanrı kavramına yaklaşımında olduğu gibi aslında onun tarihselliğine vurgu yapılıyor. Dolayısıyla burada biz modern devlet teorilerini konuştuğumuz zaman çok büyük oranda da modern kapitalist devletin kendisini konuşuyoruz. Bu devletin aslında belli bir tarihsel özgünlüğü var. Marksistlere göre de böyle Weberyanlar’a göre de böyle. Yani kendisinden önceki, örneğin prekapitalist devlet formlarından, imparatorluklardan vs. farklı. Bu farklılık -Marksizm için olduğu kadar- diğer teorik yaklaşımlar için de sorular sordurtuyor belli bir genelleme, soyutlama düzeyinden. Marksizm açısından neden farklıdır? Çünkü prekapitalist üretim biçimlerinde artı değere el koymak belli bir genelleme düzeyinden baktığımız zaman esas olarak fiziksel zor veya politik zor yoluyla gerçekleşir. Çünkü sınıf ilişkisi aslında bir sömürü, artı değere el koyma ilişkisidir ve bu ilişkinin ne üzerinden yapıldığı da farklı üretim biçimlerinde değişkenlik arz eder.Marx’ın her yerde anlatmaya çalıştığı, kapitalizmin özgünlüğü; ilk defa özgür emek, sözleşme, ücret karşılığı emeğin satılması ve o zaman diliminde oluşan artı değere sanki hiçbir zor yokmuş gibi iki eşit tarafın bağımsız bir şekilde anlaşarak yaptığı bir değiş tokuş sürecinde el konulması meselesi Marx’ın kapitalizme dair açığa çıkardığı en önemli mekanizmalardan bir tanesidir. Bu prekapitaliast üretim biçimlerinde bu şekilde değil, dolayısıyla artığa el koymada devlet yani zorun rolü kapitalist devlette daha farklı.ve bizim devlet diye tarif ettiğimiz aygıtların kontrolü de daha farklı. Bir geneleme yapacak olursak aslında prekapitalist toplumsal formasyonlarda artığa el koyan toplumsal sınıfın, yönetim aygıtlarını da zor aygıtlarını da daha doğrudan kontrol ettiğini söyleyebiliriz. Örneğin feodal lord köylünün ürettiği artığa el koyarken buradaki en temel mekanizması aynı zamanda zorun kontrolüne de sahip olmasıdır. Kapitalist devletin kendisinden önceki üretim biçimlerinden farkıysa artığa el koymada daha doğrudan “ekonomik yöntemler”dir. Görünürde zor aygıtlarının ve devletin bir müdahalesi vs. yok. Weber’e, Marksistlere vs. baktığınızda nereye gidiyor bu daha önce artı değere al koyarken kullandığımız zor aygıtı, şiddet tekeli? Devletin iddiasına göre devlete. Bunu yapmak uzun tarihsel toplumsal çatışmalı süreçlerle gerçekleşiyor ama kabaca 18. yy.’dan itibaren oluşmaya başlayan modern kapitalist devlet tarihte hiç daha önce olmadığı biçimde, dozlarda aslında bu yönetim aygıtlarının (zor hukuk vs.) tekelini kendisinde toplamaya başlıyor. Şimdi bu önemli çünkü üzerine düşündüğümüz devletin tarihsel özgünlüğünü bize veriyor.
Ders notları UNIVERSUS Akademi Koordinatörü M. Deniz DURDU tarafından alınmış, UNIVERSUS Araştırma Gönüllüsü Şeyma AKCAN tarafından düzenlenmiştir.
İlk yorum yapan siz olun