İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Marksist Feminist Kolektif: “Toplumsal Yeniden Üretim ve COVID-19 Salgını Üzerine Yedi Tez” | Çeviren: Fethiye Beşir-İletmiş

Toplumsal Yeniden Üretim ve COVID-19 Salgını Üzerine Yedi Tez

Marksist Feminist Kolektif

Çeviren: Fethiye Beşir-İletmiş

Bu yazının orijinali 3 Nisan 2020 tarihinde Spectre Journal’de “On Social Reproduction and the Covid-19 Pandemic | Seven Theses” başlığıyla yayımlanmıştır.

TEZ 1

KAPİTALİZM KÂR ELDE ETMEYİ YAŞAMI KURMANIN ÖNÜNE KOYUYOR: BUNU TERSİNE ÇEVİRMEK İSTİYORUZ

Bu salgın ve yönetici sınıfın buna yanıtı, Toplumsal Yeniden Üretim Teorisi’nin merkezinde bulunan fikrin net ve trajik bir örneğini sunuyor: yaşamı kurmak, kâr elde etmenin gerekliliklerine boyun eğer.

Kapitalizmin kendi can damarını (kâr) üretme becerisi tamamen işçilerin günlük “üretimine” bağlıdır. Bu, tamamen ve doğrudan kontrol etmediği veya hâkim olmadığı yaşam kurma süreçlerine bağlı olduğu anlamına geliyor. Aynı zamanda birikim mantığı, yaşamın üretimini ve devamlılığını destekleyecek ücretleri ve vergileri mümkün olduğunca düşük tutmayı gerektiriyor.  Kapitalizmin merkezindeki en büyük çelişki budur. Hastaneler ve sağlık merkezlerindeki hemşireler ve diğer işçiler, tarım emekçileri, yiyecek fabrikası işçileri, süpermarket çalışanları ve sevkiyat şoförleri, çöp toplayıcıları, öğretmenler, çocuk bakıcıları, yaşlı bakıcıları gibi gerçek toplumsal refahı üretenleri tam anlamıyla küçültüyor ve değersizleştiriyor. Bunlar, kapitalizmin, düşük ücretler ve genellikle tehlikeli çalışma koşullarıyla aşağıladığı ve etiketlediği ırksallaştırılan ve kadınlaştırılan işçiler. Ancak mevcut salgın, toplumumuzun onlar olmadan hayatta kalamayacağımızı açıkça gösteriyor. Toplum kâr için rekabet eden ve hayatta kalma hakkımızı sömüren ilaç şirketleri olmadan da hayatta kalamaz. Ve “piyasanın görünmez elinin”, mevcut salgının gösterdiği gibi insanlığın ihtiyaç duyduğu gezegen çapında bir sağlık alt yapısını kuramayacağı ve yürütemeyeceği aşikâr. 

Sağlık krizi böylece, sermayeyi yaşama ve sağlık hizmetleri, sosyal hizmetler, yiyecek üretimi ve dağıtımı gibi yaşamı kuran işlere odaklanmaya mecbur bırakıyor. Biz, sağlık, eğitim ve diğer yaşam kuran etkinliklerin meta olmaktan çıkarılması ve herkes için erişilebilir hâle getirilmesi için salgın geçtikten sonra bile bu odaklanmanın sürdürülmesini talep ediyoruz.

TEZ 2

TOPLUMSAL YENİDEN ÜRETİM İŞÇİLERİ YAŞAM İÇİN GEREKLİ İŞÇİLERDİR: HER ZAMAN BÖYLE KABUL EDİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ

İşçi yetersizliği yaşayan meta üreten şirketlerin çoğu kârlarının ve borsa değerlerinin keskin bir şekilde düştüğünü görürken kendilerini insanların oluşturduğu topluluklara, hanelere ve bireylere borçlu bir hâlde buldular. Ama kapitalizmin kâr elde etmeyi yaşam kurmanın önüne koymasına bakarsak bu tür örgütler, topluluklar, haneler ve bireyler bu mücadeleye girmek için çok az donanımlılar. Sağlık hizmetleri, toplu taşıma ve market işçileri, farklı farklı topluluk gönüllüleri ve diğerlerine ağır darbe vuran yalnızca Covid-19 değil. Kemer sıkma adına yıllar boyunca yaşamsal sosyal hizmetlerin kaldırılması, toplumsal yeniden üretim işgücünün eskiye göre az, topluluk örgütlenmelerinin de daha az sayıda ve daha az kaynağa sahip olduğu anlamına geliyor.

On yılların ihmalini bir krizde telafi etmek için birçok kapitalist devlet ve şirket, önceliklerini yalnızca kısmen ve geçici bir süre için değiştiriyor. Hanelere yardım çeki gönderiyorlar, işsizlik sigortasını güvencesiz işçilere genişletiyorlar, otomobil üreticilerine araba üretiminden maske ve solunum cihazı üretimine geçmeyi buyuruyorlar. İspanya’da devlet özel hastanelere geçici olarak el koydu, ABD’de sigorta şirketleri Covid-19 testi için yaptıkları kesintilerden cayıyorlar. Diğer şeylerle birlikte bu, siyasi irade olduğunda, aslında halkın ihtiyaçlarını karşılamak için mevcut ve yeterince kaynağın hazırda olduğunu gösteriyor. 

Hemşireler, hastane temizlikçileri, öğretmenler, çöp toplayıcıları, yemek yapanlar ve süpermarket çalışanları gibi toplumsal yeniden üretim sektörlerindeki işçilerin, yaşamsal hizmetleri sağladıklarının kalıcı olarak kabul edilmesini ve ücretlerinin, ek ödemelerinin ve sosyal konumlarının, toplumun bir bütün olarak devamlılığını sağlamadaki önemlerini yansıtacak şekilde iyileştirilmesini talep ediyoruz.

TEZ 3

İNSANLARI KURTARIN, BANKALARI DEĞİL

Yöneticilerimiz, kapitalist değerin tam bir çöküşünü bertaraf etme umuduyla işletmeleri kurtarmak için çok daha fazla kaynak ayırıyorlar. Bunun tam da toplumsal yeniden üretim emeğinin sağladığı işgücüyle üretilen kâr olduğunu hatırlatalım. Otel ve restoran zincirlerinin, teknoloji ve havayolu şirketlerinin ve benzerlerinin CEO’ları, kendi aşırı şişirilmiş ücretlerini ve ek ödemelerini büyük ölçüde korurken milyonlarca işçiyi ücretlerinden ediyorlar. Bunun böyle olmasının nedeni, yaşam ve ücretli emek arasındaki çelişkinin her zaman insanların yaşamlarındansa sermayenin çıkarına çözümlenmesini gerektirmesidir. 

Tüm mali kaynakların ve teşvik paketlerinin, kapitalist şirketlerin çalışmaya devam etmesini sağlamaya değil, yaşam kuran işlere ayrılmasını talep ediyoruz.

TEZ 4

SINIRLARI AÇIN, HAPİSHANELERİ KAPATIN

Bu salgın, yetersiz hijyen koşullarına sahip ve sağlığa kaynak ayrılmayan hapishanelerde veya toplama merkezlerinde mahsur kalan göçmenleri ve tutukluları, belgesiz olan ve yardım arama ve sınır dışı edilme korkusuyla sessizce acı çekenleri, (sağlık ve sosyal hizmetler, tarım gibi) yaşam kuran etkinliklerde çalışan ve (yeterli veya koruyucu donanım eksikliğiyle) işe gitmekten başka çaresi olmadığı için daha fazla bulaşma riski taşıyanları, ailelerine kavuşmaya çalışırken ülkeler arasında yolda kalan ve seyahat yasakları ve kısıtlamaları nedeniyle ülkelerini terk edemeyenleri çok şiddetli vuruyor.

Salgın olsun olmasın, Trump, (bulaşma oranı ve ölümlerin hızla yükseldiği) İran’a karşı yaptırımları sürdürecek. Ve ne Trump ne de Avrupa Birliği, Gazze’ye hapsedilmiş 2 milyon insanı çok gerekli tıbbi malzemelerden yoksun bırakan yaptırımları kaldırması için İsrail’e baskı yapmayacak. Salgına verilen bu farklı karşılıklar, kapitalizmin yumuşak karnı olan ırkçılık ve sömürgeci baskıyı kullanıyor ve güçlendiriyor.

Sağlık hizmetlerinin herhangi bir göç düzenlemesinin önünde gelmesini, birçok suçtan tutuklananların derhal serbest bırakılmasını ve hastalananlar için alternatif mazeret izinlerinin getirilmesini, hayatı desteklemek yerine disiplin altına almayı hedefleyen toplama merkezleri ve diğer kapatma kurumlarının kapatılmasını talep ediyoruz.

TEZ 5 

DAYANIŞMA SİLAHIMIZDIR: BUNU SERMAYEYE KARŞI KULLANALIM

Salgın, çalışan insanların her zaman nasıl da geniş ve yaratıcı bir hayatta kalma stratejisi dizisiyle bir krizi atlattığını ortaya koydu. Çoğu için bu, yakın arkadaşlar ve aileye dayanmak anlamına geliyordu. Ancak bazıları karşılıklı yardım inisiyatifleri yoluyla başarıyor. Evsizler ve kapitalist toplumun bir yük olarak görüp reddettikleri için destek, onlara yaşam hakkından başka bir şey sunmayan toplumsal yeniden üretim gönüllülerinin kahramanca girişimlerinden geldi. İngiltere’nin dört bir yanındaki mahalleler, en zayıflarla iletişimde kalmak ve yiyecek ve ilaç edinmelerine yardımcı olmak için Whatsapp grupları kuruyorlar. Okullar, ücretsiz yemek hakkı için uygun olan çocuk sahibi yoksul ailelere gıda kartı yolluyorlar. Gıda bankaları ve yardım kuruluşlarının gönüllü sayılarında artış görülüyor. Toplumsal yeniden üretim müşterekleri acil bir gereklilik olarak ortaya çıkıyor. Ama aynı zamanda geçmişten de ders çıkardık: kapitalist hükümetlerin, toplumsal yeniden üretim müştereklerini, devletin sorumluluktan kaçınması için bir bahane olarak kullanmasına izin vermeyeceğiz.

Sosyalist feministler olarak, insan yaşamının gelişmesi için gereken her şeyin kamusal olarak tedarik edilmesi çağrısında bulunmak amacıyla bir araya gelmek için bunu daha da ileriye götürmeliyiz. Bu, eşitsiz biçimde etkilenen ve kaynak sağlanan farklı topluluklar arasında dayanışmayı inşa etmek anlamına geliyor. Bu, en dışlanmışların desteklenmesi ve sendikalar, STK’lar ve topluluk örgütlenmeleri gibi herhangi bir toplumsal kaynağa sahip olanların, sahip olmayanlarla paylaşması ve onları desteklemesi anlamına geliyor.  Bu, toplumsal yeniden üretim işinin, toplumsal varlığın köşe taşı olduğunu devletin kabul etmesini talep etmek anlamına geliyor.

Hükümetlerin insanlardan ders almasını ve sıradan insanların birbirlerine yardım etmek ve desteklemek için yaptıklarını politika bağlamında tekrarlamalarını talep ediyoruz. 

TEZ 6

EV İÇİ ŞİDDETE KARŞI FEMİNİST DAYANIŞMA

Covid-19’un yayılmasını durdurmak için çoğu ülke tarafından benimsenen -ve kesinlikle gerekli olan- kapatma önlemlerinin istismarcı ilişkiler içinde yaşayan milyonlarca insan için ciddi sonuçları var. Kurbanlar salgın boyunca şiddet kullanan partnerleri ve aile üyeleriyle kapalı kalmaya zorlandığı için kadınlara ve LGBTQ kişilere karşı ev içi şiddet haberleri kat kat arttı. Ev içi istismarın özgül acı yüzünü hesaba katmayan evde kal kampanyaları, şiddet karşıtı sığınma evleri ve hizmetlerinden kaynakların çekildiği azgın neoliberalizm yılları bağlamında özellikle endişe verici.

Hükümetlerin, şiddet karşıtı hizmetlerin mali kaynaklarının yıllarca kesilmesi durumunu derhal tersine çevirmesini ve ajansların işlemek ve yardım hatlarını geniş ölçüde tanıtmak için ihtiyaç duydukları kaynakları sağlamasını talep ediyoruz.

TEZ 7 

TOPLUMSAL YENİDEN ÜRETİM İŞÇİLERİNİN TOPLUMSAL GÜCÜ VAR: BUNU TOPLUMU YENİDEN DÜZENLEMEK İÇİN KULLANABİLİRİZ

Bu salgın, Solun, kapitalizmin ötesine geçmemize yardım edecek bir şekilde kâr değil de yaşamın nasıl destekleneceğine dair somut bir gündem ileri süreceği bir an olabilir ve olmalıdır. Bu salgın bize, kapitalizmin – ücretli ve ücretsiz, hastanelerde ve altyapı işlerinde, hanelerde, topluluklarda – toplumsal yeniden üretim işçilerine ne kadar ihtiyaç duyduğunu gösterdi bile. Bunu ve bu işçilerin sahip olduğu toplumsal gücü kendimize hatırlatmaya devam edelim. Bu, toplumsal yeniden üretim işçileri olarak, ülkemiz bağlamında, bizi bölen sınırlarda ve küresel çapta sahip olduğumuz toplumsal gücün bilincini geliştirmemiz gereken andır. 

Biz durursak dünya durur. Bu kavrayış, işimize saygı duyan politikaların temeli olabilir, aynı zamanda toplumlarımızı kâr elde etme değil de yaşam kurmanın güttüğü yenilenmiş bir kapitalizm karşı gündem için gereken altyapıyı inşa eden siyasi eylemin temeli de olabilir.

MARKSİST FEMİNİST KOLEKTİF

Marksist Feminist Kolektif Tithi Bhattacharya, Svenja Bromberg, Angela Dimitrakaki, Sara Farris ve Susan Ferguson’dan oluşuyor. Bizler Tarihsel Materyalizm Konferansı’nda Marksist Feminist Akımı’nı düzenleyenleriz. 

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir