İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Giorgio Agamben: Salgın Üzerine Değerlendirmeler | Çeviri: Pınar Eldemir

Bu yazı ilk olarak Riflessioni sulla peste başlığıyla Quodlibet‘de yayımlanmıştır. İngilizce çevirisi ise 7 Nisan 2020 tarihinde Enough 14 tarafından yayımlanmıştır.

Çeviri: Pınar Eldemir

Giorgio Agamben: Salgın Üzerine Değerlendirmeler 

Aşağıdaki değerlendirmeler sadece bu salgın hakkında değil, aynı zamanda insanlarda oluşan tepkileri neden anlamamız gerektiği hakkında. İşte bu yüzden bu yüzden bu mesele tüm bir toplumun bu salgını deneyimler ve kendilerini evde izole ederken normal yaşam koşullarını, çalışma ilişkilerini, dostluklarını, aşklarını ve hatta dini inanışları ile siyasi tutumlarını askıya almak için nasıl kendilerini bıraktıklarını yansıtma meselesidir. Böyle durumlarda her zamanki gibi akla gelen biçimde, neden hiçbir protesto ve direniş hareketi olmadı? Benim önerdiğim hipotez salgının zaten bir biçimde zaten var olduğu ama bilinçsizce insanların yaşam koşullarındaki kendiliğinden ortaya çıkan şeylerin onu bir salgın olarak görmesi için yeterli olduğu üzerine kurulu. Bir biçimde bu şimdi yaşadığımız güncel durumdan çıkarılabilecek tek olumlu gerçek şu: insanlar bir süre sonra kendilerine yaşadıkları hayatın doğru olup olmadığını sormaya başlayabilir.

Ayrıca üzerinde daha fazla durmaya değmeyecek şey daha fazla dindarlığa ihtiyaç duymadığımız gerçeği. Bunun bir göstergesini medyanın çekiçleme söyleminde bulabiliriz: zamanın sonu dağarcığından ödünç alınan- ve özellikle de Amerikan medyasında kullanılan- ve içinde bulunduğumuz bu fenomeni tarif ederken “kıyamet” sözcüğünün ısrarla ve kışkırtıcı biçimde kullanılarak dünyanın sonunu çağrıştırması. Sanki Kilise’nin artık karşılayamayacağı dini ihtiyaç yaşamak için başka bir yer arıyor ve bunu zamanımızın dini haline gelen yerde buluyor: yani bilimde. 

Bu, tıpkı diğer dinlerde de olduğu gibi, batıl inanca ya da korkuya neden olabilir ya da en azından yaymak için kullanılabilir. Daha önce böyle kriz anlarında hiçbir dini bu kadar tipik biçimde bir gösteri yaparken bu kadar net olarak gözlemlememiştik: bu durumun ciddiyetini inkâr eden (ve saygın bilim insanları tarafından temsil edilmiş olsalar bile) farklı ve çelişkili görüşler ve düzenlemeler yapan ancak bu olguyu doğrulayan- ama ele alma biçimlerinde radikal biçimde ayrılan- baskın Ortodoks söylemine ters düşen azınlık pozisyonları. Ve tabii ki böyle örneklerde bazı uzmanlar ya da monarşinin yararını korumak için çaba harcayan- tıpkı Hıristiyanlığı ikiye bölen dini anlaşmazlıkların olduğu zamanlarda olduğu gibi- sözde uzmanlar kendi çıkarları doğrultusunda eğilimlerden birinde taraf alarak bulunduğu yerin önlemlerini uyguluyor. 

Bir başka düşündürücü şey ise tüm paylaşılan inanç ve kanaatin belirgin bir biçimde yerle bir olması. Artık insanlar hiçbir şeye inanır gibi gözüküyor- ne pahasına olursa olsun korunması gereken biyolojik varoluşları dışında. Ancak birisinin yaşamını kaybetmesi korkusuna dayanarak sadece bir tiranı, kılıcını kuşanmış korkunç bir Leviathan destekleyebiliriz. 

İşte bu yüzden- bu acil durumun yani salgının, her şey bittiği zaman sona erdiği ilan edilirse- normal hayatlarına dönmek için netliğe en az tutunan kişilerin normale dönebileceklerini düşünmüyorum. Daha önce de söylenmiş olduğu gibi “sadece umudunu yitirmiş olanlara, umut verilmiş olsa bile” bu, hiç şüphesiz en umutsuz şey. 

Giorgio Agamben

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir