İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Devrimci Feminist Geleneğin Parçası: Filistinli yeni feminist inisiyatif Tal’at | Çeviri: Fethiye Beşir-İletmiş

Devrimci Feminist Geleneğin Parçası

Filistinli yeni feminist inisiyatif, Tal’at hakkında bir görüşme

                                                                                                            Riya Al-Sanah, Sari Harb

Çeviri: Fethiye Beşir-İletmiş

Bu yazı ilk olarak 23 Mart 2020 tarihinde Rosa Luxemburg Stiftung tarafından yayımlanmıştır. 

Fotoğraf: 26 Eylül 2019, Filistin’deki kadın protestosu

Eylül 2019’da binlerce Filistinli kadın Kudüs, Hayfa, Refah-Gazze, Ramallah, Berlin ve diğer kentlerin sokaklarında, artan kadın cinayeti oranları ve daha genel anlamda kadınların ezilişini protesto etti. Bu gösteriler, yeni bir Filistinli feminist hareketin, Arapça “kadınlar dışarı çıkıyor” anlamına gelen Tal’at’ın ortaya çıkışını gösterdi. Roza Lüksemburg Vakfı’nın Ramallah’taki Filistin ve Ürdün Bölgesel Ofisi’nde bir programın yöneticisi olan Sari Harb, Tal’at aktivisti Riya Al-Sanah ile bu yeni inisiyatif ve bu inisiyatifin Filistin toplumuna uygunluğu üzerine konuştu. 

SH: Filistin’de neden yeni bir feminist girişime ihtiyaç duyuldu?

RA: Toplumsal cinsiyet temelli şiddete ve patriyarkaya karşı mücadele küresel. Bu gerçeklikle savaşmak söz konusu olduğundaysa kadınlar kenara itiliyor ve mütemadiyen özgürleşme ve adalet mücadelelerimizin daha acil politik sorulardan sonra ikinci sırada geldiği söyleniyor. Bu durum politik ve sosyal mücadele arasında yanlış bir ikilik yaratıyor. 

Filistin bir istisna değil – ve belki de sömürgecilik karşıtı mücadele bağlamında daha akut bir hâle geldi. 70 yıldan fazladır, İsrail’in yerleşimci-sömürgeci rejimi, bizi coğrafi anlamda bölerek ve topluluklarımızı sosyal ve politik anlamda izole ederek Filistin halkına doğrudan şiddet uyguladı.

Tal’at, Filistin toplumunu ve toplumsal ilişkileri, bu daha geniş sistematik şiddet bağlamında konumlandırıyor. Bu, Filistin politik yapısını bölünmemiş bir bütün olarak kapsayarak ezilenlerin ve dışlanmış grupların özgürleşmesi için savaşmayı özü itibariyle politik bir sorun yapıyor. Hem teoride hem de pratikte kurtuluş mücadelemizi şekillendirmek için kadın anlatılarını ve deneyimlerini merkeze almaya ve görünür kılmaya çabalıyoruz.

Bu yolla, Tal’at Filistin’in politik ve feminist manzarasındaki bir boşluğu dolduruyor. Bizim kurtuluş mücadelemiz “neoliberal bürokratik devlet inşası” çerçevesine ve işgal altındaki Batı Şeria, kuşatılmış Gazze, İsrail vatandaşlığına sahip olanlar ve altı milyondan fazla Filistinli mülteci gibi birbirinden izole edilmiş Filistin halkının farklı kesimleri için grup haklarının elde edilmesine sınırlandırılmış durumda. Kadın örgütlerinin de dahil olduğu Filistin politik hareketi, bu parçalanmış gerçekliği tahkim ediyor ve yansıtıyorlar. 

Mevcut durumda Tal’at, coğrafî parçalanmışlıklarına ve farklı yaşanmış deneyimlerine rağmen Filistinli kadınların tek, net biçimde politik feminist bir şemsiye altında birleşmesi için çabalayan yegâne Filistinli feminist hareket.

Tal’at olarak nasıl örgütleniyorsunuz?

Tal’at 26 Eylül 2019’da 12 farklı Filistin toplululuğundan binlerce kadının sokaklara çıkmasıyla başlatıldı. Yürüyüşçüler kadın cinayetlerine, ev içi şiddete ve Filistinli kadınların maruz kaldığı tüm baskı biçimlerine karşı seslerini yükselttiler.

Eylemler kendilerini Tal’at’ın esas sözü olan “Özgür kadın olmadan özgür vatan olmaz” ile tanımlayan bağımsız kadın grupları tarafından örgütlendi. Bazılarımız birbirimizi tanısak da çoğu tanımıyordu. Bazıları önceden politik örgütlenmenin içindeyken, çoğunun ilk deneyimiydi. 26 Eylül’deki eylemden sonra, kendiliğinden oluşan bu kolektifler Tal’at bayrağı altında politik feminist örgütlenmeye bağlı kollara dönüştü. 

En başından beri, merkezî olmayan ve kapsayıcı örgütlenme ilkelerini benimsedik. Nitekim iki seviyede örgütleniyoruz. Bunlardan birincisi, kendi yerel önceliklerini belirleyen yerel kollar ve ikincisi ise tüm etkin kollardan gelen temsilcileri içeren ulusal çalışma grupları. Ortak strateji belirleme ve karar alma süreçlerimizde tüm farklı yaşanmış deneyimlerin temsil edilmesini sağlamak için böyle yapıyoruz. 

Tal’at kesişimsel ve ulusötesi yaklaşımı ne ölçüde benimsiyor?

Yaşanmış gerçekliklerimiz, bizi hem ezilmişliklerimizin hem de mülksüzleştirilmemizin yapısal köklerini gözden geçirmeye zorlayarak sömürgecilik karşıtı ve kapitalizm karşıtı analitik çerçeveyi bir araya getiriyor.

Ezilmemiz bize özgü şekillerde kendini gösterebilse de bu süreçlerin adaletsiz ve küresel sömürü sisteminin parçası olduğu bizim için açık. Kendimizi daha geniş bir devrimci feminist geleneğin parçası olarak konumlandırıyoruz, böylece, mevcut sistemin acımazlığıyla karşılaşan herkesle doğrudan bağlantı kuruyor ve dayanışma içinde oluyoruz. 

Ana talepleriniz neler?

İster Filistin Otoritesi isterse İsrail rejimi olsun, bizi yöneten sabıkalı yapılardan kurumsal talepleri olan reformist bir hareket değiliz. Hareketimizin yüzü halkımıza dönük ve ortak toplumsal ve politik tabanımızı orada inşa ediyoruz. Bu ortak inşa ve dayanışma süreci, özgür ve güvenli bir vatana ve kökü adalet ve özgürleşmede olan bir kurtuluşa giden yolun taşlarını döşeyen radikal bir iyileşme sürecinin parçası.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir