Sınır Ötesi Feminist Manifesto
Sınır Ötesi Feministler[i]
Çeviri: Fethiye Beşir-İletmiş
Orijinal Metin: https://spectrejournal.com/cross-border-feminist-manifesto/
Normal olana geri dönmeyeceğiz, çünkü normal olan problemdi: bu yeni küresel sağlık, ekonomi, beslenme ve ekoloji kriziyle karşı karşıya kalan küresel feminist ve trans-feminist hareket izolasyona teslim olmayacak ve bölgelerimizde korona virüsle baş etmek için alınan kısıtlayıcı önlemler karşısında mücadelesini susturmayacak. Dünyanın her yerinde, kadınlar ve LGBTQI* bireyleri, küresel salgınla şiddetlenen çoklu şiddet biçimlerine boyun eğmeyi reddediyorlar ve son yıllardaki küresel feminist grevlerin sağlamlığıyla güçlenen isyankâr eylemlerimizi örerek örgütlenmeye başlıyorlar.
Bu kriz, her zaman mücadele ettiğimiz ve etmeye devam edeceğimiz şiddeti, hiyerarşileri, baskının yapısal kökenlerini ve sömürgeci kapitalist ataerkilliğin eşitsizliğini ortaya çıkarıyor ve derinleştiriyor. Tam da bu krizin ürettiği gerginlik ve çatlaklarda, ait olduğumuz yeni direniş ve dayanışma biçimleri ortaya çıkıyor. Bunlar, katılmak ve kolektif sesimiz yoluyla küresel seviyede yankılanmasını sağlamak istediğimiz direniş biçimleri. Böylece feminist, trans-feminist ve ataerkillik karşıtı bilgi ve uygulamaları olumlayarak izolasyondan birlikte çıkabilir ve hâkim paradigmaları zayıflatabiliriz.
Korona virüs hepimizi etkiliyor, ama, özellikle kadın ve LGBTQI* bireyleri, konumumuzdan sınır ötesi bir perspektifle bakarsak salgının etkileri farklılaşıyor.
Birçoğumuz için evin güvenli bir mekân olmadığını ve evsiz insanlar olduğunu hesaba katmadan evde kalmamızı söylediler. Kriz başladığından beri kadın cinayetleri ve kadına ve LGBTQI* bireylerine yönelik şiddet arttı ve karantina önlemleri, erkek ve toplumsal cinsiyet şiddetine karşı isyan etmemizi ve özgürlük ve kendi kaderini belirleme isteğimizi ifade etmemizi daha da zorlaştırdı.
Kriz, toplumsal yeniden üretimin farklı maddi koşullarına saldırıyor, kadınların ve LGBTQI* bireylerinin üretim ve toplumsal yeniden üretim emeğini arttırıyor ve daha güvencesiz hâle getiriyor. Her zaman görünmez ve sömürülmüş olsalar da şimdi, onlara duyulan ihtiyaç görünür hâle geliyor ve sahip olduğumuz ve her zaman iddia ettiğimiz siyasi merkezciliği netleştiriyor.
Bir yandan, ataerkil sistem, en kırılganların, yaşlıların ve çocukların bakımını ev işinin yükünü arttıracak şekilde kadınların üzerine atıyor, diğer yandan, hemşire, doktor, kapıcı, kasiyer, işçi, eczacı olarak çalışan birçok kadın, bu acil durumda, sağlıkları için tehlikeli koşullarda, uzun saatler boyunca ve çoğu zaman sefil ücretler karşılığında ön saflarda çalışmak zorunda kalıyor.
Ev ve bakım işlerinin yanı sıra birçok güvencesiz veya kayıt dışı iş, kendi ayakları üzerinde durma imkânı olmayan veya tıbbi harcamaları ödeme imkânı olmayan göçmenler, Afrika kökenliler, Siyahlar veya yerli kadınlar tarafından gerçekleştiriliyor. Bu kesimler aynı zamanda, oturma izninden yoksunlar, ırkçı saldırılara daha açıklar ve genellikle en kalabalık ve yoksul bölgelerde yaşadıkları için enfeksiyonun sağlık ve ekonomik sonuçlarına daha fazla maruz kalıyorlar.
Böylece, bir yandan yaşamlarımız bu krizi sürdürmek için feda edilirken, öte yandan üretken kabul edilmeyen bedenler ve engelli bireyler bütünüyle görünmez, güvencesiz ve korunmasız durumda.
Yerli topluluklarda ve yerel halk topluluklarında, kadınlar bakım ve yaşam destek çalışmalarını arttırırken, aynı zamanda kentlerin ihtiyaç duyduğu gıdaları üretmeye devam ediyorlar. Seferber olma ve gıda üretimi konusundaki merkezi rollerini vurguluyorlar ve salgınla başa çıkmak için karşılıklı destek çalışmaları geliştiriyorlar.
Bazı ülkeler sınırlarını göçmenlere, ancak salgın döneminde gıdada istikrarı sağlamak için gerekli görüldüğünde açarken, diğer ülkeler sınırlarını sadece göçmenlere değil aynı zamanda yurttaşlarına da kapatıp onları mülteci kamplarına terk ediyorlar ve sağlık ve kendi topraklarına dönme haklarını ihlâl ediyorlar.
Kürt ve Filistin halkının başına gelenler gibi birçok savaş cephesinde ve isyan halindeki topraklarda, ataerkil ve emperyalist toprak işgali sürüyor. Bu da yeterli tedavi alma imkanlarını güçleştiriyor, böylece Kürt kadınlarının devrimine ve sömürgeci ve ataerkil tahakkümden kurtulmak isteyen tüm kadınların mücadelesine saldırıyı yoğunlaştırıyor.
Bugün, her zamankinden daha fazla, sağlık ve yaşam kolektif ve politik olarak merkezî konular olarak kurulurken, yıllardır uygulanan neoliberal politikalar, farklı yoğunluk derecelerinde bireysel sorumluluk yükü getirdi. Birçok ülkede, binlerce insanı ilaçsız bırakan ve onları devlet desteğinin yokluğunu dayanışma ve karşılıklı bakım ağları kurmaya zorlayan kesintiler yapıldı. Diğer ülkelerde ise aksine, bir halk sağlığı ve sosyal koruma sistemi hiç mevcut olmadı ve yaygın ekonomik kemer sıkma politikaları ve uyum planlarının uygulanmasıyla durum daha da kötüleşti. Dahası, birçok durumda kriz, kadınların ve LGBTİ* bireylerin cinsel ve üreme haklarını daha da kısıtlamak için kullanıldı.
Başka bir perspektiften bakarsak, neoliberalizm en vahşi yüzünü, kentsel ve kırsal çevrelerin ve yerli bölgelerinin, acil durumdan ve hükümetlerin demokratik kırılganlıklarından faydalanan silahlı güçler tarafından, her tür isyan işaretini susturmak, ortaya çıkmakta olan dayanışma ağlarını kriminalize etmek ve giderek daha da otoriter ve baskıcı bir hale gelen devletin emir-komuta zincirini korumak için askerileştirilmesi ve aşırı denetimiyle gösteriyor.
Ve son olarak, tüm canlı türlerini ve doğal kaynakları sermayenin ihtiyaçlarına tabi kılan çevresel ve ekolojik yıkımı kabul edemeyeceğimiz daha da belirgin hâle geldi. Bu, korona virüsün yayılmasına izin veren aynı dengesizlikleri destekliyor. Doğal kaynakların çıkarılma yaygınlığı, endüstriyel ve büyük ölçekli gıda üretimi, tek ürün yetiştirme ve kirlilik milyonlarca insanı yeni, eşi görülmemiş bir gıda krizine mahkûm ediyor.
Hükümetlerin verdiği karşılıkların tamamıyla yetersiz olduğunu düşünüyoruz ve sağlık hizmetleri yerine şirketlere kaynak sağlamak ve salgını maden çıkarma projelerine güç vermek için kullanılmaya devam eden tüm politikaları reddediyoruz. Devletlerin önlemleri farklı olsa da kapitalizmin krize yanıtı dünyanın her yerinde aynı mantığı izliyor: hayatımızın önüne kâr etmeyi koymak, bu krizin maliyetini üzerimize yıkmak ve geçici olmayacak etkiler üretmek. Bu “acil durumdan” daha fazla borç ve yoksullukla çıkmak istemiyoruz! Eşitsizlik ve şiddet tarafından biçimlendirilen normalliğe dönmemek için krizden çıkmak için sınır ötesi bir feminist yol istiyoruz.
Her işçi sınıfı mahallesinde, insanlar kadın cinayetleri ve ev içi şiddet artışını protesto etmek ve kınamak için örgütlendiler. Dünyanın her tarafındaki ev içi işçileri aşırı güvencesiz durumda ve haklardan mahrum olduklarını ifşa ediyorlar. Hemşireler ve doktorlar hayatlarının harcanabilir olmadığını açıklayarak koruyucu ekipman eksikliğini protesto ediyorlar. Depolardaki ve fabrikalardaki binlerce işçi, şirket kârları için sağlıklarını feda etmeyi reddederek greve gidiyorlar. Yerli kadınlar maden çıkarma projelerinin hayata geçirilmesine ve bölgelerinin ve kaynaklarının özelleştirilmesine karşı savaşmaya devam ediyor. Her bir hapishanede, tutuklular aşırı ırkçı bir askeri-sanayi kompleksindeki insanlık dışı tutukluluk koşullarını kınıyorlar. Her yerde, Afrika kökenliler ve Siyahlar, salgının yönetimindeki kurumsal ırkçılığı kınıyorlar ve göçmenler artık sömürü ve şiddeti derinleştiren koşullara maruz kalmamak için belgelerini talep ediyorlar. Seks işçileri, artık sosyal tamponlardan dışlanmamak ve ataerkil sömürgeci kapitalist sistem tarafından damgalanmamak için işlerinin kriminalize edilmemesini talep etmeye devam ediyorlar. Rojava’da, savaşa karşı tarihi bir direnişin ortasında olan Kürt kadınları, salgına, konfederal öz-örgütlenmelerini sınır ötesi güçlendirmenin yanı sıra toplum sağlığı ve genişletilmiş öz-yönetim ve ekolojik ekonomi ağları ile yanıt veriyorlar.
Farklı maddi koşullardan gelerek ve dillerimizin, pratiklerimizin ve söylemlerimizin çoğulluğuyla konuşarak, küresel düzeyde kendiliğinden ortaya çıkmakta ve gelecekteki inisiyatifimizi desteklemekte esas olan isyan ve dayanışma biçimlerimizi desteklemek, güçlendirmek ve iç içe geçirmek için bir araya geliyoruz. Küresel feminist grevin son dört yılda bize öğrettiği şey, birlik olduğumuzda ataerkil ve baskıcı “normalliğe” karşı isyan etme gücümüzün daha fazla olduğudur. Şimdi, her zamankinden daha çok, salgının bize dayattığı parçalanmışlıktan kaçınmak için binlerce sesimizi aynı yönde yükseltmek zorundayız. Şu anda sokakları feminist gücümüzle dolduramayız, ancak bizi sömüren, ezen ve öldüren bir sistemin şiddetine karşı sesimizi öfkeyle yükseltmeye ve suçluyu kınamaya devam edeceğiz, böylece ön saflarda sokaklara döndüğümüzde sayımız daha da büyük olacak.
Kolektif ve geniş ölçüde kesişen bu sınır ötesi feminist kurtuluş sürecine devam edeceğiz. İstediğimiz ve arzuladığımız hayatı inşa etmek için savaşmaya devam edeceğiz.
Ataerkil, sömürücü, sömürgeci ve ırkçı şiddeti reddeden herkesi, küresel feminist mücadeleyi zenginleştirmek ve güçlendirmek için harekete geçirmek ve bir araya gelmeye çağırıyoruz, çünkü birlik olursak yalnızca salgından kurtulmakla kalmayız, ayrıca her şeyi değiştirebiliriz.
Yaşasın kadınlar ve mücadele eden insanlar!
[i] Sınır Ötesi Feministler
Ön izleme(yeni sekmede açılır)
[…] Sınır Ötesi Feministler[i] […]