İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Avrupa Feminist Çalışma Grubu: “FEMİNİZM ŞİMDİ! Göçler ve Sınır Rejimleri: Neden Özellikle Kadınlar* Etkileniyor”| Çeviri: Fethiye Beşir-İletmiş

Göçler ve Sınır Rejimleri: Neden Özellikle Kadınlar* Etkileniyor

Avrupa Feminist Çalışma Grubu[i]

05.05.2020

Çeviri: Fethiye Beşir-İletmiş

Orijinal Metin: https://www.rosalux.de/en/news/id/42140/feminism-now

Binlerce kadın*, kız çocuğu ve LGBTIQA+ mülteci, sığınmacı ve göçmen, zulüm ve çatışmadan kaçarak, son derece zor ve tehlikeli yolculuklarla hayatını riske atıyor. Bazıları memleketlerindeki ayrımcılık ve cinsel ve fiziksel şiddetten kaçıyorlar ancak daha fazla şiddet, insan kaçakçılığı ve yolda kaçakçılar, sınır muhafızları ve hatta kendi akrabalarının elinde istismarla karşılaşıyorlar. Bir toplumun tehlike veya sıkıntıdan kaçan insanlara sağlaması gereken, hiç değilse kendilerini güvende hissedebilecekleri, korkularını ifade edebilecekleri ve taleplerinin duyulacağı bir yer. Buna karşılık, mülteci kamplar ve geçici meskenlerdeki koşullar sağlığa aykırı, tıklım tıklım ve çoğu zaman tehlikeli. Bu, Avrupa’nın tümü için utanç verici. Özellikle Yunanistan’daki duruma atıfta bulunuyoruz, ancak birkaçını belirtmemiz gerekirse Almanya, Fransa ve Bosna’da da koşulların felaket derecesinde olduğuna dikkat çekmeliyiz.

Salgın sırasında Yunan hükümeti, sınırları kapatmasının ardından ve kamp sakinlerinin hayatını tehdit eden yaşam koşullarını daha da kötüleştiren salgının ortaya çıkmasıyla birlikte, iltica başvurularını erteledi (1 Mart 2020 – 15 Mayıs 2020). Oldukça işlevsiz bir kabul sistemi, uzun süren ağırlama için hiçbir şekilde gerektiği gibi donatılmamış olan Yunan anakarası ve adalarındaki tıklım tıklım dolu kamplarda sıkışan binlerce insanı görüyor. Avrupa çapındaki durgunluk ile birlikte, bu koşullara gösterilen kamuoyu ilgisi azalmaya devam ederek bu dehşet verici durumun daha da fazla görünmezliğine yol açacak.

Kişisel hijyen malzemeleri ve tıbbi bakım eksikliği, kişisel koruyucu ekipman yokluğu ve fiziksel mesafelenme imkânı olmadığından virüsten korunmak mümkün değil. Kamplardaki kötü yaşam koşulları, taciz, cinsel şiddet ve bir kez daha marjinalleştirme gibi çeşitli tehlikelere maruz kalan kadınlar, kız çocukları ve LGBTIQA+ mülteciler için özellikle ağır. İster kentsel alanlarda ister mülteci kamplarında yaşıyor olsunlar, yetersiz bilgilendirme ve kadın* tercüman eksikliği, kadınların* virüs ve korunma önlemleri hakkında bilgi edinmeleri ve cinsel ve üreme sağlığı klinikleri veya adli yardım gibi hayati hizmetlere erişmesinde önemli bir engel.

Dünyanın dehşet içinde Yunan-Türk sınırını izlediği “korona öncesi” dönemde bile, AB’ye Üye Devletler yeterli derecede karşılık vermekte isteksiz olduklarını gösterdiler. Şu anda, Avrupa hükümetleri insanları uygun koşullara sahip kalacak yerlere taşımak ve onlara sağlık hizmetlerine ücretsiz erişim sağlamak için gereken sorumluluğu veya aksiyonu almayı hâlâ reddediyor. Bunun yerine, kamp sakinlerine sağlık ve sosyal destek vermek için herhangi bir hizmet sağlamadan önce, tüm yapıların ırkçı bir şekilde ablukaya almaya ve seyahat yasağına girişiyorlar. Bir kez daha, hepimiz bu salgın kriziyle uğraşırken sadece Yunanistan’ın değil, birçok hükümetin temel anlatısı ırkçı. Toplanmaları kısıtlıyorlar ve sivillere evde kalarak kendilerini enfeksiyondan korumalarını tavsiye ederken mültecileri, sığınmacıları ve göçmenleri, temel hijyen tesisleri veya sağlık hizmetleri olmadan tıklım tıklım dolu kamplarda yaşamaya zorlayarak ikinci sınıf vatandaş muamelesi ediyorlar.

Bu derhal durmalı. Aşağıdakiler için çağrıda bulunuyoruz:

  • Avrupa’ya ulaşmak için güvenli ve yasal yollar. Avrupa sığınma sistemi, AB’nin kurucu insan hakları ilkelerine göre adil ve insancıl olacak şekilde yeniden düzenlenmesi
  • Virüsten korunmak için sağlık hizmetlerine ve yeterli tıbbi malzemelere ücretsiz erişim sağlanmalı (solunum cihazları, maskeler, eldivenler, dezenfektan
  • Sığınaklarda, geçici kabul merkezilerinde, kentsel bölgelerde ve iltica süreci boyunca kadın tercüman ve tıbbi, psikolojik ve sosyal destek çalışanlarında artış yapılması
  • Toplumlara ve yasal sistemlere entegre olmalarına yardımcı olmak için topluluk ve dayanışma girişimlerinin güçlendirilmesi ve onlarla iş birliği yapılması
  • Ülkedeki mülteciler ve göçmenler için entegrasyon stratejisinin bir parçası olarak artan istihdam seçenekleri sağlanması
  • Daha hızlı ve daha geniş aile birleşimi seçenekleri sağlamak amacıyla Avrupa kıyılarına gelen mültecileri kabul etmek için daha adil bir sistem kurulması. Güvenlik arayan hiç kimse insan hakları ihlâli ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riski altında olan ülkelere geri gönderilmemeli
  • Kadınların*, kız çocuklarının ve LGBTIQA+ mültecilerin, gelecekleriyle ilgili müzakerelere, planlara ve önlemlere etkin katılımlarını destekleyerek güvenliklerinin sağlanması
  • Tüm Avrupa çapında, ayrımcı olmayan, ırkçılık ve cinsiyetçilik karşıtı siyasi yapılar ve dayanışma çağrısında bulunuyoruz.

COVID-19 krizi, uluslararası feminist dayanışmanın ve yıllardır inşa edilen büyüyen bir feminist hareketin sonunun geldiğini göstermek zorunda değil. Bu fırsatı değerlendirmeli ve hepimiz için daha iyi bir dünya mücadelesine çevirmeliyiz. Feminizm şimdi!


[i] Bu Feminist Manifesto Roza Lüksemburg Vakfı’nın Avrupa Feminist Çalışma Grubu’nun üyeleri tarafından yazıldı. Belçika, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Yunanistan, Polonya, Rusya, İspanya, İngiltere ve Ukrayna’da, Avrupa’nın her yerinde yaşıyoruz ve çalışıyoruz.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir