İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Şeyma Akcan Yazdı: “Henüz İfşalanmayanlar: Kültür-Sanat Camiasının ‘İtibarlı’ Adamları”

Görsel: Franziska Barczyk

Bu yazıda kadınları taciz etmiş, onlara psikolojik şiddet uygulamış, sistematik olarak manipülasyona başvurmuş ve çoğunlukla da “kariyer” veya “popülarite” gibi etkenlerden ötürü “henüz” ifşa edilememiş kültür-sanat camiasından, özellikle de sinema sektöründen “statü” sahibi erkeklerin, bulundukları konumu nasıl da “profesyonel” bir şekilde kullandıklarını anlatmaya çalışacağım. Burada kendi deneyimlerim, gözlemlerim ve arkadaşlarımın aktardıkları deneyimler üzerinden gideceğim.

Yakın zamanda edebiyat ve kültür dünyasından yazar, şair ve yayıncıların ifşa edildiği; popüler insanlar tarafından tacize ve şiddete maruz kalmış kadınların, birbirlerinden güç alarak seslerini büyüttüğü bir dalga ile karşılaştık. Bu konuya ilişkin benim burada dikkatimi en çok çeken şey kültür-sanat camiasında popüler, -belki de kendisini koruyacaklarını düşündükleri- belli bir takipçi/hayran kitlesi edinmiş, sözü “söz” kabul edilen, ifşa edilse dahi tüm kibri ve utanmazlığıyla gidip gazetelerde röportaj vererek kendisini aklamaya çalışan erkeklerin ilginç özgüveni. “Yahu hiç mi endişe etmiyorsun be adam” diye kendi kendime düşünürken, aslında şunu fark ediyorum: Öyle bir ilişki kuruyor ve öyle bir manipülasyon ağı örüyorlar ki, ilişki kurdukları kadınlar, kendilerinden şüphe ediyor yıllar geçmesine rağmen. “Açık ilişki yaşıyor o” deniyor ama bundan ne ilişki kurduğu kadının haberi var ne de diğer partnerinin. “Sexting yahu ötesi yok” deniyor ama mesajlar her gece sildirtiliyor özenli bir şekilde.

“Yahu hiç mi endişe etmiyorsun be adam” diye kendi kendime düşünürken, aslında şunu fark ediyorum: Öyle bir ilişki kuruyor ve öyle bir manipülasyon ağı örüyorlar ki, ilişki kurdukları kadınlar, kendilerinden şüphe ediyor yıllar geçmesine rağmen.

Burada bahsetmek istediğim meselelerden biri, bu “statü” sahibi adamların, konumlarını nasıl kullandıkları. Öncelikle istedikleri türden bir “etki” kurabilecekleri muhataplar, genellikle üniversiteye yeni girmiş, söz konusu sanat dalında henüz bir şeyler yapmaya başlamış, kendi çabasıyla bir şeyler üretmeye ve bunu paylaşmaya çalışan kadınlar oluyor. Çünkü onların ilgi, heves ve heyecanlarını kendi bulundukları konumdan pek güzel idare edebileceklerini çok iyi biliyorlar. Genç yaşta kendi çabasıyla bir şeyler üretmeye çalışan birine yine ilgili olduğu alanda bir şekilde “statü” sahibi birinin ilgi göstermesi, yaptığı işin değerli olduğunu söylemesi ve hatta bu konuda her türlü yardımı yapabileceğine dair teklifler sunması kendilerince avantaj sağlayabilecekleri bir durum. Burada bir borçlu/mahcup hissettirme, Deniz’in de yazısında bahsettiği gibi “ayıp olmasın seksi” tarzı durumlara düşürme “taktiği” görebiliyoruz. E tabii, buradan bir şey “koparamadıkları” zaman da hem “bahşettikleri” imkânlardan men etme, pek değerli gördükleri işleri küçümseme, kendi ortamlarında gevşek gevşek “Kezban ilanı” verme, karakterini aşağılama gibi psikolojik şiddet yöntemleriyle karşılaşıyoruz. Tabii bir de kadınların tacizci adamlarla kurdukları ilişki sorgulanıyor. Bu başka bir yazının konusu olsun. Ama şunu belirtmeden geçemeyeceğim: Yaşı, politik bilinci, toplumsal olarak içselleştirdiği kodlar ve bu hiyerarşik ilişkiler içindeki erkek şiddetinin sistematikliği nedeniyle bir kadın, nasıl bir manipülasyon ağının içinde olduğunu fark edemeyebilir, bundan daha doğal bir şey yok. Dolayısıyla odağımızı, bu adamların bu sistemi nasıl kurguladıklarına koymaya devam etmek istiyorum.

Öncelikle bu adamların en baştan beri ne istedikleri çok barizdir. Aldatmayı, “gizli kaçamaklar” yapmayı “heyecan” olarak gördükleri için beyanmış, rızaymış gündemlerinde bile olmaz. Tabii bir yerde “kamuya mal olmuş önemli(!)” kişiler olduklarını bildikleri için kendilerine olası tehlike yaratabilecek “ss”lerin imha edilmesini sağlayarak güvence altına almaya çalışırlar. Ancak zaman zaman onlar da manipülasyon ağlarında öremedikleri detayların içinde boğuşabilir, kendilerini çok açık edebilirler. Örneğin ilişki, istedikleri düzeyde gitmediğinde, reddedildiklerinde ya da alacaklarını düşündükleri ilgiyi göremediklerinde ne yapacaklarını şaşırıp bir anda size hakaret ederek ya da sizden kendilerini mahrum bırakarak kafanızı karıştırabilirler. Bu durumda kendinizi kötü hissetmeniz ve onu tekrar kazanmak için elinizden geleni ardınıza koymamanız beklenmektedir. Ama tabii yine en güvenli yol “iş atarak”, “ayıp olmasın seksi” kazanmaktır. Çünkü burada somut olarak suç teşkil edebilecek, kendilerini suçlu hissettirecek herhangi bir durum yaşanmamaktadır. En kötü ihtimalde, “evet canım ya avokadolu tost için biraz geç bir saat” reddiyesiyle, “Cannes şimdi çok sıcaktır, ben bir sonraki yıl geleyim” avuntusuyla, ya da “Udemy’den ders alıyorum, gerek kalmadı çok teşekkürler ben yormayayım seni hocam” cevaplarıyla karşılaşabilmektedirler. Burada geliştirilen stratejiler yetersiz kaldığı noktada devreye ilkel psikolojik şiddet yöntemleri girer. “Sen bu işi yapamazsın”, “Pek zeki biri değilsin galiba, anlamıyorsun”, “Kim izleyecek bu videomsu şeyi” gibi mesajlarla muhatabın özgüvenini zedelemeye çalışırlar. Bir de tabii laftan anlamayan, “hayır hayır demektir”in ortaya çıkmasına sebebiyet veren türden adamlar vardır. Aylar önce attığın gönderiyi itinayla bulup yorum yapar, cevap versen de vermesen de kendi kendilerine konuşarak fotoğraf isteyecek kadar ileri gidebilirler. Burada ilginç nokta, görüldü atmana veya ilgilenmediğini belli etmene rağmen konuşmayı monolog halinde devam ettirmeleri yetmezmiş gibi bir de buluşma ayarlayıp “nude” istemeleri.

Ancak zaman zaman onlar da manipülasyon ağlarında öremedikleri detayların içinde boğuşabilir, kendilerini çok açık edebilirler. Örneğin ilişki, istedikleri düzeyde gitmediğinde, reddedildiklerinde ya da alacaklarını düşündükleri ilgiyi göremediklerinde ne yapacaklarını şaşırıp bir anda size hakaret ederek ya da sizden kendilerini mahrum bırakarak kafanızı karıştırabilirler.

Beni en rahatsız eden noktalardan biri de bu adamların sosyal medya üzerinden “kadın yönetmenler de vardır” tarzında sahte hassasiyet satmaları. Şimdilerde denk geliyorum, şu ifşa gündeminden korktukları için midir bilemem, göze batmamak için kendilerinde bir sessizlik hâkimken kendi bulundukları alanı nasıl boyayabilecekleri üzerine de pek kafa yoruyorlar. Kendin konuşamadığın için yerine görece “sözü kabul edilen” birini çıkartıp ifşa meselelerinde gündeme dair iki söz ettirmek, ah kurtarsa keşke. Çünkü yanında ifşa meselelerinde konuşan, destek veren kadın arkadaşların sana güç veriyor değil mi? Soran olursa ben açık ilişki yaşıyorum, tüm arkadaşlarım da bunu bilir.

İşte hem kendi çevrelerinin görece meşruiyeti güç veriyor (çünkü yaptıklarının kanıtları olsa da olmasa da kılıf bulabilecek, konduramadıkları için kendilerini kandırabileceğini düşündüğü arkadaşları da takip edilen, sevilen ve saygı duyulan insanlar), hem takipçi kitlelerinden umdukları destek var hem de ifşalamaya “cesaret eden” kişileri henüz girdikleri ortamdan silme imkânları var.

Bu adamların kendilerinden bu kadar emin ve pişkince yola devam edebilmesinin ardındaki bir diğer neden, bahsedilen tacizin yargı tarafından suç kabul edilmesinin zorluluğu. Burada hem hukuki bir süreç yürütemediğin için “güvenilirliğin” kamuoyunda tehlike giriyor maalesef, hem itibar zedelemeden vs. davalar açılabilme ihtimaliyle karşı karşıyasın hem de herhangi bir yaptırım/kazanım elde edememe şüphesi var. Bu süreçle başa çıkabilmek için en büyük güç, kadın dayanışması şüphesiz. Sosyal medya üzerinden yürütülen hareket her ne kadar umut ve güç verse de bu “itibarlı” adamları ifşa etmek için biraz önce saydığım sebeplerden ötürü çekince yaşanması anlaşılır geliyor. Yine de umuyorum ki bu yazı söz konusu kişilerin bir şekilde önüne çıkar da uykuları kaçar ne zaman ifşa edileceğim diye.

Son olarak benim bunları ilk duyduğum zamanlarda yaşadığım şok ile birlikte gelişen süreçte kendim için çıkardığım sonuçlardan biri şu oldu: Bu adamlar benim uzun süre boyunca takip ettiğim, ilgili olduğum alanda yazdıklarını okuduğum, hangi filmi izleyip kaç puan vermiş diye türlü mecralarda adını arattığım insanlardı. Bu insanlar, onları bire bir tanımasam da, ürettiklerinden ötürü kendilerine saygı duyduğum insanlardı. Yazma hevesimi bir şekilde bir yerinden kamçılamış insanlardı. Politik tutumlarından ötürü güven duyduğum insanlardı. Ve biliyorum ki benim gibi birçok takipçileri var. Bu noktada kayış koptu. Yaşadığım hayal kırıklığı, arkadaşlarımın yaşadığı travmatik olaylar, her gün seslerini yükselten kadınlar… Sözde statünüz de, kestiğiniz pozlar da, çektiğiniz filmler de, arkasına saklandığınız çevreniz de, paranız da, sunduğunuz imkânlar da, mekânınız da batsın. #UykularınKaçsın ne zaman ifşa edileceğim diye!

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir