İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hazal Çakmak Yazdı: “Elektrikler Kesilir, Sokakta Bir Ateş Yanar”

Bu yazı, Tez-Koop-İş Yayın Organı Genç Emek’in Eylül 2020 tarihli 8. sayısının 68-72. sayfalarında yayınlanmıştır.

Hiphop’un Doğuşu

Hiphop kültürü, 1970’li yıllarda, Amerika’nın daha çok göçmen ve azınlıklarının yaşadığı bir bölge olan Bronx’un güneyinde ortaya çıkmış ve 80’ler boyunca hızla yayılmıştır. Türkiye’ye gelişini 1990’lı yıllar olarak işaretleyebileceğimiz hiphop kültürü; bünyesinde Graffiti, DJ’lik,1 Breakdans ve Rap’i2 barındırır. Graffiti sokak kültürünün bir parçası olan ve duvarlara sprey boyalarla yazı ve süslemeler yapmayı içeren bir sokak sanatıdır. DJ’ler bu kültürün müziğini meydana getiren ve plaklardan sample denilen müzik parçaları keserek onları ritimlerle buluşturan müzik ustaları olarak kabul edilir. Breakdans sokakta yapılan, bünyesinde akrobatik pek çok hareket barındıran ve kendine özgü kuralları olan bir dans türüdür. Rap, DJ’in oluşturduğu parçaya söz yazan ve bunu canlı performe edebilen MC’lerin3 icra ettiği işe denir. MC’ler ise rap sözlerini ritim üzerine ustalık gerektiren tekniklerle aktarabilenlere verilen isimdir.

Hiphop kültürü  azınlıkların  ve alt sınıfların kalbinden doğmuş bir kültürdür. Bronx’ta yapılan ev partilerinde eğlenmek için ortaya çıktığı yaygın bir kanıdır. Ancak bu kültürün yaygınlaşması ve yükselişi, 1977 yılında New York’ta gerçekleşen elektrik kesintisinden bağımsız düşünülemez. New York’un diğer bölgelerinde sonlanan elektrik kesintisinin Bronx’ta devam etmesi üzerine çok sayıda dükkân yağmalanmış ve Turntable denilen DJ ekipmanına sahip olan genç sayısı hızla artmıştır. Bunun üzerine gençler arasında kimin daha iyi olduğuna karar vermek için başlayan düellolar ve organizasyonlar, kültürün yeşermesinde ve yaygınlaşmasında önemli bir rol oynamıştır. DJ’lerin, ortaya çıkardıkları müziklerin üzerine söz yazacak ve bu düellolarda bunu seslendirecek bir MC’yle veya grupla birleşmesi üzerine, alt sınıftan gelen gençler kendi gerçekliklerini sözlere dökme ve başka bir mecrada duyurma fırsatı bulamayacakları kadar sözü bir çırpıda söyleyebilme, yaşantılarını anlatabilme imkanını yakalamıştır.

…bu kültürün yaygınlaşması ve yükselişi, 1977 yılında New York’ta gerçekleşen elektrik kesintisinden bağımsız düşünülemez. New York’un diğer bölgelerinde sonlanan elektrik kesintisinin Bronx’ta devam etmesi üzerine çok sayıda dükkân yağmalanmış ve Turntable denilen DJ ekipmanına sahip olan genç sayısı hızla artmıştır.

Doğası gereği protest olan ve alt sınıfları temsil eden hiphop kültürü ve Rap müzik, uzun vadede her popüler kültür öğesi gibi yozlaşmış ve özünden uzaklaşmıştır. Ancak dünyanın her yerinde, bunu hala hakkıyla yapmakta olan ve yaptıkları şarkılarla hiphop kültürünün itibarını iade etmeyi önemseyen MC’ler de vardır.

Türkiye’de Rap Müzik

Hiphop kültürü, Amerika’dan çıkıp dünyanın hemen hemen her ülkesine yayılmıştır. Bunların başında göçmenlerin yoğunlukta olduğu Almanya ve Fransa’nın gelmesi elbette tesadüf değildir. 1980’lerin ikinci yarısında Almanya’da yaşayan Türkiyeli göçmenlerin Berlin Duvarı’nın yakınlarında, Amerikalı siyahi askerlerden öğrendikleri hiphop kültürü ve Rap müzik, 90’ların ortasında Türkiye’yi sallamış ve bir süreliğine kabuğuna çekilmiştir. Burada Türkiye’ye özgü iki dinamiğin altını çizmekte fayda var. Bunlardan ilki, Almanya’da ırkçılığa maruz kalan Türkiyeli göçmenlerin kendi sorunlarını ve ezilmişliklerini anlatmak için kullandığı Rap’in, Türkiye’deki karşılığının milliyetçi bir çizgide olmasıdır. Ana dilini konuşmak, yabancı bir ülkede var olmak gibi sorunların anlatıldığı Rap parçaları burada milliyetçi duyguları beslemiş ve diğer ülkelerdeki dinamiklerden farklı biçimde seyretmiştir. Farklı seyreden bir başka durum diğer ülkelerde alt sınıftan doğan ve yükselen Rap müziğin Türkiye’ye gelişinin, plak şirketleri aracılığıyla olmasıdır. Bu hamle, yeterli sayılabilecek bir kitlesi olan müziğin başarılı temsilcilerini Almanya’dan getirtmekten ziyade, çok ama çok az bir dinleyicisi olan rap müziği plak şirketlerinin Türkiye’ye tanıtmasıdır. Bu durum muhtemelen bir önceki dinamikle doğrudan bağlantılıdır. Zira milliyetçi soslu işlerin Türkiye’de daima karşılık bulması, salt ticari bir hamle olarak okunabilecek olsa da koca bir kültürün ağır ağır bu coğrafyaya yerleşmesi sonucunu doğurmuştur.

Türkiye’de işçi sınıfının Avrupa’daki kadar güçlü olamamasıyla muhtemelen benzer sosyo-ekonomik ve kültürel sebeplerle, Rap müzik hiçbir zaman tam anlamıyla işçi sınıfının sahiplendiği bir müzik olamamıştır. 1970, 80, hatta 90’lı yıllarda bile kentlere göçen işçi sınıfının müziği arabesk olarak kabul edilmiştir. Ancak bilhassa 2000’lerden sonra, göçün çocukları olarak kentlerde doğan yeni gençlik Rap müziği sahiplenmiş ve hayatla, şehirle kurdukları bağı anlatan bir araç olarak görmeye başlamıştır. Sokağın, alt sınıfların ve “ezilenlerin” müziği olarak hangi ülkeye giderse gitsin kültürün başına gelen dönüşüm, Türkiye’de de yaşanmıştır: Hiphop kültürü ve Rap müzik popülerleştikçe sığlaşarak Amerika’daki sürecinin benzer bir versiyonunu yaşamıştır. Bu süreç boyunca evrensel değerleri savunan ve eleştirilerini buradan kuran şarkılar elbette azımsanamaz. Ancak Rap müziğin kimi zaman popülerleşip kimi zaman yer altına çekildiği tüm zaman dilimleri  düşünüldüğünde, her popüler olduğu dönemin sonunda özünden uzaklaşarak, poplaşarak, arabeskleşerek tekrar kabuğuna çekildiğini ve yeterli zaman sonra yeniden doğduğunu söylemek mümkündür.

Sokağın, alt sınıfların ve “ezilenlerin” müziği olarak hangi ülkeye giderse gitsin kültürün başına gelen dönüşüm, Türkiye’de de yaşanmıştır: Hiphop kültürü ve Rap müzik popülerleştikçe sığlaşarak Amerika’daki sürecinin benzer bir versiyonunu yaşamıştır.

Burada pop ya da arabeskin “daha” iyi ya da kötü olduğu iddiasından ziyade, piyasa elemanları tarafından popüler kültür malzemesi haline getirilmek ve paraya dönüştürülmek istenen türün, bu örnekte hiphop’un, pop veya arabeskle, kimi zaman ikisiyle birden kuşatılıp, bunların içinde öğütüldüğünden ve bu türün özünü yitirdiğinden bahsettiğimi vurgulamak isterim. Bu yolla piyasa elemanları aynı zamanda hiphopun alt sınıf ve isyanın müziği olma potansiyelini de elinden alarak, onu itibarsızlaştırarak iki kollu bir kazanç sağlar. Müzik ve kültür kâr öğesine dönüşür, karakterini ve ruhunu kaybeder. Bunun yanı sıra elbette Türkiye’de protest ruhu yansıtan sözlere sahip rap şarkılarının çok kısıtlı ve üstü kapalı olması baskıcı politik ortamdan bağımsız düşünülmemelidir.

Türkçe Sözlü Rap Müzikte Güncel Tartışmalar

Rap müzik yaygınlaştıkça, müziğine ve sözlerine göre alt türlere ayrılmaya başlamıştır. Amerika’da yapılan East Coast/West Coast (Doğu Yakası/Batı Yakası) ayrımı kadar keskin bir sınıflandırmadan bahsedemiyor olsak da Türkiye’de de rap müzik şarkıların konularına göre ayrılmaktadır. Bilhassa 2010’ların ikinci yarısından sonra bu sözlere ilişkin ayrıma bir parametre olarak müzik de eklenmiştir. Şarkının alt yapısında kullanılan aksak ritimler doğrultusunda, müzikal yönü daha ön planda ve dinleyiciye daha melodik bir takip izleği oluşturan Trap isminde bir alt dal doğmuştur. Genellikle elektronik seslerin ve vokalin sesini değiştiren autotune teknolojisinin kullanıldığı bu tür, old school 4 rap müzik icracılarının müzik yapmayı kolaylaştıran teknolojilere, daha doğru bir ifadeyle hiphopta indirgemeci tavra mesafeli konumlanmaları üzerine başka bir tartışma konusu doğurmuştur. Hat- ta bu tartışmalar, trap’in rapin  bir alt türü olmadığı fikrine kadar evrilmiştir. Bunun en temel sebebi Amerika’daki trap örneklerinin “para-kadın-uyuşturucu-eğlence” çerçevesinde gelişmesi ve bu alt türün hiphop kültürünün özüne aykırı bir çizgide seyretmesidir. Bu durum kültürün taşıyıcıları olan eski kuşağın bu gelişmeleri “yozlaşma” olarak nitelendirmesine sebep olmuştur.

Az ve anlamsız sözleri mırıldanarak söylemenin hiphop kültürünü yansıtmadığını iddia edenler, karşısına tepki olarak daha sert anlama sahip ve sert biçimde söylenen tarzı konumlandırır. Çoğunlukla toplumsal meselelere değinen ve bir “derdi olan” sözler yazan grubu ve icra ettikleri müziği ifade etmek için “protest Rap” kavramı gün geçtikçe daha yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır.

Türkiye’de 2010’lu yılların ikinci yarısından sonra yoğunlaşan bu tartışmalar ve trap’in yaygınlık kazanması, kültürün içerisinde içeriğe önem veren ve toplumsal meseleleri anlatmak için bunu bir yol olarak görenlerin farklı bir izlek belirlemesi sonucunu doğurmuştur. Türkçe karşılığı mırıldanma anlamına gelen Mumble Rap, sözleri anlam ihtiva etmeyen ve bu sebeple old school çevrelerce itibar edilmeyen bir rap yapma tarzıdır. Bunun karşısına Boom Bap denilen, daha sert basslar ve vokalle yapılan diğer bir alt tür konumlandırılır. İşte bu ayrımda Trap ve Mumble bir hattı, Boom Bap ve protest diğer bir hattı oluşturur. Az ve anlamsız sözleri mırıldanarak söylemenin hiphop kültürünü yansıtmadığını iddia edenler, karşısına tepki olarak daha sert anlama sahip ve sert biçimde söylenen tarzı konumlandırır. Çoğunlukla toplumsal meselelere değinen ve bir “derdi olan” sözler yazan grubu ve icra ettikleri müziği ifade etmek için “protest Rap” kavramı gün geçtikçe daha yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Ancak yazının başından itibaren tartışıldığı üzere “protest” kavramı Rap müziği tanımlayan en temel bileşenlerden biridir. Dolayısıyla Rap müziğin içerisinde yer alan bir tarzı protest olarak nitelendirmek fikrimce doğru bir kullanım değildir. Zira Rap müziğin kendisi, doğası gereği protesttir. Dolayısıyla bu ayrımı Mumble Rap/ Boom Bap Rap üzerinden yapmak daha sağlıklı olacaktır.

Rap müziğin ve alt türlerinin popülerleşmesi ve piyasa öğelerine dönüşmesi hem Türkiye’de hem de dünyada on yıllardır süregelen ve öngörülebilen süreçlerin bir parçasıdır. Bu kültürü sahiplenen ve altında yatan felsefeyi yaşatmak isteyen gerek dinleyici gerek icracıların, popülerleşme sürecine ve trap müziğe olan tepkileri sosyal medya üzerinden rahatlıkla okunabilmektedir. Ancak unutmamak gerekir ki Türkiye’de müzik, dünyadaki seyrinden bağımsız değil; aksine yaklaşık 5-10 yıllık bir rötarla paralel ilerlemektedir. Dolayısıyla dinlediğimiz müzikler yalnızca kişisel tercihlerimiz doğrultusunda belirlenmemekte, aksine dünyada popüler olan ve farkında olmadan bize aşina hale getirilen tarzlardan etkilenmektedir.

Bitirirken hiphop kültürünü ve felsefesini benimseyen bir müzik icracıları için bir de dinleyicileri için iki önerim olacak: İlki, sevgili arkadaşım Deniz Durdu’nun  da  dediği gibi, protest bir kaygıyla müzik yapıyorsak ve sözlerimizi kitlelere ulaştırmak istiyorsak, insanların kulağının aşina olduğu müzik altyapısı hangisiyse onu kullanmak ve bu şekilde müzik yapmak, stratejik bir tercihtir.5 İkincisi ise Rap müziğin içinin boşaldığına ve anlamını yitirdiğine ilişkin kaygıları bir kenara bırakıp, bu işi hakkıyla yapan ve kaliteli işler çıkardığına inandığımız MC’leri dinleyerek, destekleyerek ve sahip çıkarak bu yolla işlerinin piyasa müziğine dönüşmesine engel olmaktır. Bu yazı vesilesiyle yukarıda tartışılanları düşünmek için üç şarkı önerimi aşağıya bırakıyorum. Keyifli dinlemeler.

Çağrı Sinci-Şehre İndi Deliler https://www.youtube.com/watch?v=o- H8Prr6Yw-Q

Şam-Ailem İçin https://www.youtube.com/wat- ch?v=Vfq3w-QfjoM

Dipnot-Kin https://www.youtube.com/watch?v=FC- R6g4MpSYU

Dip Notlar

  1. DJ: Diskjokey
  2. RAP: “Rhythm and Poetry” ya da “Rhythmic American Poetry”
  3. MC: “Master of Ceremonies” ya da “Microphone Controller”.
  4. Old school: Eski okul, senelerdir camianın içinde olan kişilere verilen isim.
  5. Ezhel’in “Müptezel” albümü bunun en ses getiren örneğidir.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir