Soru 1: Neden Varız?
Dünya kabuk değiştiriyor, bu ilk kez rast geldiğimiz bir şey de değil üstelik. Asimetrik olsa da bu periyodik değişikliklere aşinayız. Ömrümüzün her çeyreğinde dünyanın yeni bir kabuk değiştirme ihtiyacına düştüğü, bir önceki değişikliğin bir sonraki değişikliğin temelini karmaktan öte bir anlam içermediği bu kabuk değiştirmelerin, kabuğun kırılmadan bir nihayete varmayacağı aşikar. Kabuğu nasıl mı kıracağız? Bilmiyoruz, bildiğimiz iddiasında da değiliz ama arıyoruz; Dyojen misali elimizde bir fener, gündüz vakti kabuğun nasıl çatlatılabileceğini arıyoruz.
Yaşadığımız topraklar da bu kabuğun altında elbette. Belki her kabuk değişikliği aynı ölçüde etkilemiyor kimi toprakları, belki kabuk aynı vakitlerde değişmiyor onlar için. Yine de küçük çatlamalar yaşanıyor dünyanın binbir coğrafyasında. Türkiye hariç değil.
En son söyleyeceğimizi en başta söyledik, biz kabuğun biçimiyle aslında pek ilgilenmiyoruz. Kabuğun değişikliğiyle, bizi çevreleyen dertlerimiz buhar olmayacak. Bunu biliyoruz işte. Öyleyse, bizi çevreleyen dertlerimizi kırmakla yola koyulabiliriz. Belki biz, bizi çevreleyen dertlerimizi kırarak dünyanın da kendi kabuğunu kırmasının kapısını aralamış oluruz.
Kabuk, tahmin ettiğimizden de kalın. Kabuğun altında ülkeler, şirketler, üniversiteler var. İnsanlar var, biz varız, hepimiz. Sanki dışarıdaymışız gibi konuştuk yukarıda biliyoruz ama biz de bu kabuğun altında, kabuğu kırabilmekle uğraşırken, bir yandan kabuğun onarılmasına neden oluyoruz.
Üniversiteler var dedik, akademi var bu kabuğun altında. Kabuğun, en berraklaştığı yer hatta orası. Kabuk değişikliklerinin insan istihdamıyla, varış rotalarıyla mutfağı orası.
Neden mi varız öyleyse? Bizi çevreleyen dertlerin, dünyaya bağlanmış bu kabukla yakından bir ilişki içerisinde olduğunun farkındayız. Yeni bir dünya kurmak elde değil, yeni bir şeyler söyleyebilmeye koyulduk. Öyleyse, bu kabuğu söküp atmanın vakti. Bu yüzden buradayız.
Soru 2: Nasıl Buluştuk?
Universus, pek çok öznel ve nesnel sebepten dolayı bir araya gelen bir organizasyon. Bu sebeplerin kimilerinin farkındayız, kimilerininse değiliz. Ancak burayı inşa ederken bu sebeplerin kurduğumuz alan içerisinde yinelenmemesi için büyük gayretler içerisindeyiz. Çünkü içerisinde yaşadığımız toplumu, ülkeyi ve dünyayı değiştirmek istiyoruz. Bizi biz yapan sebepler aslında bu “Nasıl Buluştuk” sorusunun yanıtında yatıyor. Öyleyse anlatalım.
Universus’u inşa etme cüretine girişmeden önce her birimiz, ait olduğumuz farklı alanlarda, kendi benliğimizi gösterebileceğimiz bir yer yurt arayışına girişmiş bireylerdik. Bu ait olamama hissi kimimizde bir siyasal partide kendini gösterirken, kimimizde dirsek çürüttüğümüz akademi sıralarında, kimimizdeyse bir sivil toplum örgütünün içerisinde gerçekleşmekteydi. Kendi benliğimizi bir türlü açığa kavuşturamadığımız kalıplaşmış modeller içerisinde sistemin götürdüğü yere doğru savrulanlardık. Bizi ilk bir araya getiren de bu savrulma haline, yersizliğe ve yurtsuzluğa gösterdiğimiz büyük direncimizde ortaklaşmamız oldu. Yani, en güçlü içgüdümüzde ortaklaştık: Var olmalıydık! Varlığımızı da içinde bulunduğumuz kalıplaşmış modellerdeki çıkarlarımızdan vazgeçerek, adını bile bilmediğimiz yeni bir model inşasına girişerek gösterdik.
Alternatifsizliğin yarattığı inançsızlık hali, dünyada ve Türkiye’de 2008 yılından itibaren boy gösteren “occupy” hareketleri ve onun kurucu öznesi gençler tarafından büyük bir sarsıntıya uğratıldı. Bununla birlikte gerçekleşen bu büyük sarsıntıya karşın herhangi bir alternatif projesi bulunmayan demokrasi ve özgürlük arayışındaki bu kitleler, ne yazık ki içinde yaşadıkları ulus devletlerin daha fazla otoriterleşmesi sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Mevcut sistem içerisinde bulunan siyasal partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve demokratik kitle örgütlerinin içinde bulunulan duruma bir alternatif üretemeyecek kadar yabancılaştığı ve sisteme bütünleştiği de bir gerçeklik olarak karşımızda bulunmakta. Bu yabancılaşma hali hem kurumların var oluş amaçlarından uzaklaşmalarıyla hem de toplumsal gerçekliğin gerçeklikten uzak kavranmasıyla kendini gösteriyor. Bu yönüyle gençlerin mevcut yabancılaşmış kurumlar içerisinde kendilerini bir özne olarak gösterebilmeleri mümkün değildir.
Universus Sosyal Araştırmalar Merkezi, içinde bulundukları koşullara karşı hareket eden biz gençlerin hayatın her yerini çevreleyen bu alternatifsizlik dalgasına her alanda alternatif üretebilmek amacıyla 2017 yılında kurduğu, sosyal bilimler ile toplumsal gerçeklik arasındaki sınırları kaldırmayı ve teori-pratik birlikteliğini amaç edinmiş bir sivil toplum kuruluşudur. Bu yönüyle Universus’u oluşturan gençlerin ilk gayesi sivil toplum içerisinde kendi özneliklerine yönelik olarak amaçlarını gerçekleştirebilecekleri, mevcut toplumsal formasyonun temeli olan güvencesizlik ve geleceksizlik koşullarını alternatif dayanışma modelleriyle aşacakları bir alan yaratmak olmuştur. Bu alanda farklı tikelliklere sahip gençler birlikte eyleyerek ortak bir amaç inşasında bulunmayı hedeflemektedirler. Bugün Universus içerisindeki her birey kendi inşa sürecine, yer yurt bulma istencine cevap olarak çalışmalarına devam ediyor. Universus’ta bizleri buluşturan nesnel koşulların aşılmasında da öznel cüretlerimizle var olmaya devam edeceğiz.
SORU 3: Neden Bir Sosyal Araştırmalar Merkezi?
“Öyleyse bugüne ilişkin önerimiz eski ritüelleri ve paslanmış sloganları tekrar etmek değil, toplumun ve siyasetin yeni bilimini oluşturmak için kara tahtaya geri dönmek, tekrar çalışmaya koyulmak ve yeni bir araştırma başlatmaktır.”(Çokluk, Hardt&Negri, Ayrıntı Yayınları, 2004)
Universus, yukarıda belirtilen amaçlar etrafında bir araya gelmiş üniversite öğrencileri, genç araştırmacılar ve genç akademisyenler tarafından bir sosyal araştırmalar merkezi olarak kurulmuştur. Türkiye akademisinin hem içsel hem de dışsal sebepler dolayısıyla içinde bulunduğu durum; öte yandan toplumsala yön verenlerin yabancılaşmışlığı ve köhneleşmişliği bizleri hem bir alternatif üniversite hem de bir düşünce kuruluşu inşa etmeye itmiştir.
Universus’un tüm kurgusu, anlamak ve onu değiştirmek üzerine kuruludur. Buradan hareketle Akademi, Etkinlikler, İletişim ve Proje Koordinatörlükleri bağlamında düzenlenen tüm çalışma ve etkinlikler kara tahtaya dönerek başlatılmış bir sosyal araştırma olarak kabul edilir. Öte yandan Universus, sivil ve siyasal topluma sunulmak üzere ekonomi, uluslararası ilişkiler, gençlik politikaları ve insan hakları gibi temel alanlarda çalışmalar düzenleyerek rapor ve bildiriler yayınlamaktadır.
Soru 4: Neler Amaçlıyoruz?
Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin amacı kamusal alanda belirleyiciliğini gençlerin üstlendiği yeni bir kültür oluşturmaktır. Bununla birlikte dönüştürülen değerler pratiği ile toplumun şeffaflaşmış kesimlerinin faal olarak kendilerini gerçekleştirebilecekleri bir mekan sunmak ve görünürlük kazanmalarına aracı olmaktır. Universus, bireyin benlik yitimini onarmasını ve ardından aktif çalışma alanına dahil olup ortaya çıkan ürünleri sunmasını sağlayacak olan bağlamdır. Ayrıca sesini duyurabilmek ve yapıcı etkinliklerde doğrudan söz sahibi olabilmek gibi yabancılaşmayı kesen nitelikleri üyelerine tesis eden koşulları sunar. Üyelerine derneğin işleyişine doğrudan katılım imkanını veren Universus, bu katılım ile siyasal özneleşme sürecine koridor oluşturur. Toplumsal ögelerin yeniden inşasını tartışmak ve bu eğilimler doğrultusunda toplumun taleplerine dönük, kendi içinde, doğrudan demokratik alanı kurmakla birlikte elde edilen çıktılarla yeni bir dönümü hedeflemektedir.